Bu yıl 23’üncüsü düzenlenen Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali’ni, festivalin genel koordinatörlüğünü üstlenen Gülen Gözkara Saygı ile konuştuk.

14-20 Kasım 2022 tarihleri arasında düzenlenen İzmir Kısa Film Festivali, dile kolay, 23’üncü yılını geride bırakıyor.

Beyaz perdenin yanı sıra çevrimiçi gösterimlerin de yapıldığı festivalde, özel seçkilerle beraber 300’ün üzerinde film ile birlikte atölye çalışmaları, söyleşiler ve sergiler de sinemaseverlerle buluşuyor. Festival, bu yıl Başka Sinema ile de önemli bir işbirliğine gidiyor.

Ülkemizde Oscar Academy onayı alan ilk festival olan, ‘Altın Kedi’ ödüllü festivalin bugününü ve geleceğe dair hedeflerini, Gülen Gözkara Saygı’dan dinliyoruz...

  • İzmir Kısa Film Festivali'nin 23'üncü yılı nasıl geçiyor; sizden bir değerlendirme alabilir miyiz?

Pandemiden bu yana maskesiz geçen ilk yıl öncelikle. Şimdiye kadar çok yoğun geçiyor. İzmir seyircisi bizi özlemiş, biz de onları özledik. Sadece İzmir de değil, online gösterimlerimiz de oluyor. Şu an online gösterimlerimizi izleyen insan sayısı 10 bini aştı. Biz çok memnunuz, çok seviyoruz. Alışık olduğumuz organizasyonun bir tık yukarısına geçmeye çalışıyoruz. Çünkü bizim amacımız sadece film göstermek değil, şehre dokunmak. Burada beş üniversite, dokuz bölüm var. Çok iyi sinemaseverler, sizin gibi değerli gazeteci arkadaşlarımız var. O yüzden çok mutluyuz. Yapmak için yapmıyoruz. Bu yapılanların bir çıktısı olmasını istiyoruz.

  • Türkiye’de Oscar Academy onayı alan ilk festival oldunuz. Bunun festivale nasıl bir katkısı oldu? Nasıl bir dönüş aldınız?

Tabii ki farklı bir katkısı oldu. Öncelikle gurur duyuyoruz. İlk defa biz aldık. Türkiye’deki başka kısa ya da uzun metraj film festivallerinde bu yok. Bizde ödül alanların Oscar’a aday adayı olarak gitmesi bize gerçekten gurur veriyor. Tabii ki başvuru oranlarımız da çok arttı. Festinet adında bir ağımız var. Bu ağ çok önemli. Artık biz de Almanya, Romanya, Bulgaristan gibi bir 'network'e sahibiz ve ulusal filmlerimizi uluslararası boyuta taşıyacak olan festivallere gönderiyoruz. Bu hizmeti ücretsiz veriyoruz. Bize de artı değer katıyor. 

  • Türkiye’de yapılan uzun metraj merkezli film festivallerine aşinayız. Ancak onlar dahi İzmir Kısa Film Festivali’nin devamlılığına sahip değiller. Dile kolay 23 yıldır süre gelen bir festivali düzenlemeye devam ediyorsunuz. Bu dönemde organizasyonun üzerine koyarak devam etmesini nasıl sağlıyorsunuz?     

Evet, festival yapmak Türkiye'de çok zor bir iş. Eskiden bizim de kardeş festivalimiz olan KısaKes vardı. Ne yazık ki artık devam edemiyor. Ancak bu festivali düzenleyen arkadaşlarımız çok başarılı bir şekilde profesyonel hayatlarına devam ediyorlar. Lakin festivallerin sürdürülebilirliği çok zor ama bize göre çıktısı olan her organizasyon bir şekilde devam ediyor. Önemli olan çıktı sağlayabilmek.

"YAVAŞ YAVAŞ KIRIYORUZ ZİNCİRLERİMİZİ"

  • Sponsor ve işbirliği anlamında İzmir Kısa Film Festivali’nin hak ettiği desteği gördüğünü düşünüyor musunuz?  

Çok ilginç bir şey oldu. Şu an salonda Başka Sinema da var. Biz Başka Sinema ile de bir işbirliği yaptık. İzmir Kısa Film Festivali kabuğunu kırıyor diyelim. Bizde yarışan filmler Başka Sinema gösterimlerinde uzun metraj filmden önce gösterime girecek. Bu çok güzel oldu. İzmir yavaş yavaş kapılarını açıyor. Big Chef, Pablo Artisan gibi markalar bu sene sponsor oldu. Yavaş yavaş kırıyoruz zincirlerimizi. Coğrafyamız bizim kaderimiz. Şu an yaşadığımız ekonomik sıkıntıları da biliyoruz ama bu yıl gerçekten yalnız olmadığımızı hissettik. 

  • Festivalde film gösterimi dışında yaptığınız etkinliklere her sene yenileri ekleniyor. Film atölyeleri, paneller… bu tarz etkinlikleri festival dışına da taşımayı düşünüyor musunuz?

Evet, bu etkinlikleri yıla farklı şekilde yaymayı düşünüyoruz. Jüri üyelerimizden bir tanesi TV8 ve Exxen’in CEO’su Ümmü Burhan ve onunla da bu konu hakkında fikir alışverişi yaptık. Profesyoneller ile profesyonel adaylarını bir araya getirip, bu yolda nasıl ilerlenebileceğini film sektöründe yer almak isteyen kişilere göstermek amacındayız. Siz de biliyorsunuz ki İzmir rehaveti çok farklı. Profesyonel hayat nasıl ilerliyor, nasıl olmalı… Bunları sektörden önemli kimseler ile temas ederek anlayabiliriz. Biz festival içerisindeki etkinliklerle bir kesişim kümesi yaratarak amatör ve profesyonelleri bir araya getirmeyi düşünüyoruz. 

"İZMİR'DEN DAHA ÇOK YURT DIŞINDA TANINIYORUZ"

  • İzmir Kısa Film Festivali’nin gelecek hedefleri neler? Orta-uzun vadede kısa film festivalleri arasında, dünya ölçeğinde Cannes gibi bir bilinirliğe sahip olmayı öngörüyor musunuz? 

Şimdi biraz iddialı konuşmuş gibi olacağım ama biz halihazırda İzmir'den daha çok yurt dışında biliniyoruz. 4 bin 700'ü aşkın başvuru aldık bu sene. Bu çok ciddi bir sayı. İdealist bir ruhumuz olmakla beraber yurt dışı başvurularımızı artık ücretli almaya başladık. Gelen filmleri izlemeye yetişemez olduk. Dediğim gibi çıktısı olan, ayağı yere basan bir festival olma yolunda ilerliyoruz. Yusuf Bey ve diğer teknik arkadaşlarım ile beraber üniversite yıllarında gönüllü olarak dahil olduğumuz İzmir Kısa Film Festivali’ni 10 yılı aşkındır biz yürütüyoruz. Yani o yüzden de mutluyuz. Sadece bu da değil. İzmir Kısa Film Festivali sayesinde bugün İzmir Sinema Ofisi gibi bir projeyi de hayata geçirebildik. 

  • İzmir'den, İzmir seyircisinden beklediğiniz ilgiyi görüyor musunuz? Geçen yıllar boyunca festivalin izleyicisi nasıl şekil değiştirdi, nereye evrildi?

Biz festival seyircisi ile beraber el ele tutuşuyoruz. Bizim hedef kitlemizde üretmek isteyen herkes var. Bence izlemek bile üretmektir. Yani üretmenin bir adımıdır. İzleyici geliştirme olmazsa olmaz bir olgu. Mutlaka film okumayı öğretmek gerekiyor. Daha bugün arkadaşlarımla konuştum. İstanbul'dan bazı arkadaşlarımı, film eleştirmenlerini İzmir’e getirip, izleyiciye film okur yazarlığı ile ilgili daha fazla bilinç katacak etkinlikler planlıyoruz. Sadece bu değil tabii ki amacımız. İzmir Kısa Film Festivali’ne gelen birinin burada yaşadıklarının unutulmaz bir anıya dönüşmesi bence asıl kıymetli olan. Yani ben Kadıköy'ü çok severim. Kadıköy Moda ufak bir köydür ve herkes birbirini tanır ama biz o dünyaya gidip kimseyi tanımıyoruz. Kafamızda bir elbise kesiyoruz ve giydiriyoruz. Belki de kendi kafamızda çok büyütüyoruz orayı. Aslında burada, İzmir’de de kendi yaratım sürecimize girdiğimizde işler çok hızlı değişiyor ve gelişiyor. O yüzden bence yeni medya oluyor, Z kuşağı geliyor. Her şeye daha açık bakmamız lazım. Şöyle söyleyeyim; pandemiden bir ay önce biz Shenzhen New Media’daydık. Bizimle aynı masada Clearmont-Ferrand Film vardı. Ve daha bir sürü festivalin direktörü... Biz biraz önce söylediğim gibi kafamızda çok büyütüyoruz. Aslında eşitiz. Biz kendimizi o segmentte görüyoruz açıkçası. O festivallerle artık aynı masadayız.

Bir dipnot eklemek istiyorum. İzmir ilklerin şehridir bunu unutmayalım. İlk futbol takımı buradan çıktı. Atatürk ilk defa İzmir'de bir sinema salonuna girdi ve kadın izleyiciler ile beraber film izledi. Bir sürü ilkimiz var bizim. Kültürel mirasımıza sahip çıkıp, yeniye de kapıyı kapatmadan ve gençlere zorbalık yapmadan üretmeye devam etmeliyiz. Çünkü biz de gençtik ve maalesef yeniliğe kapalı insanlarla çok karşılaştık. “Ben biliyorum. Hayır, siz bilmiyorsunuz!” anlayışına karşıyız. Sakin kalıp görüp izleyip ona göre yön almak gerekiyor diye düşünüyorum. Biz sadece sürdürülebilirliğini koruyan bir film festivalimiz olsun, çıktıları olsun, şehre değsin istiyoruz. Buradaki genç üreticiler İstanbul’a gitmeden, İzmir’in rehavetine kapılmadan, üreterek kök salsın, yeter. Çünkü hepimiz hayatımızı sürdürmek zorundayız. Ama kendimizi değerli hissederek yapmalıyız bunu. Ve bu değeri çalışarak, hak ederek almamız lazım.