Ankara’da müzisyen Onur Şener, istek şarkıyı söylemediği için, istekte bulunan kişilerce öldürüldü. Kamu çalışanı olduğu ortaya çıkan üç zanlı tutuklandı. Onur Şener cinayetiyle ilgili kamuoyunun tepkisi ise sürüyor. İzmirli müzisyenler 35 Punto’ya konuştu.

Ankara’da geçtiğimiz akşam bir eğlence mekanında, müzisyen Onur Şener’den şarkı isteğinde bulunan üç kişi, istekte bulundukları şarkıyı bilmediği için Onur Şener’e saldırdı. Boğazından cam parçalarıyla ağır yaralanan ve hastaneye sevk edilen müzisyen Onur Şener hayatını kaybetti.

Müzisyen Onur Şener’e saldıran şahıslardan İlker K. ile Ali G’nin Bakanlık müfettişi, Semih S’nin ise Türk Havacılık ve Uzay Sanayii’nde mühendis olduğu ortaya çıktı.

Ali G. ve Semih S., ilk ifadelerinde, Onur Şener’i İlker K.’nin öldürdüğünü, kendilerinin ayırmaya çalıştığını ileri sürerken; İlker K. Şener’i kendisinin öldürmediğini ve kimin yaptığını bilmediğini iddia etti. Zanlılar tutuklandı. Gözaltına alınan iki kişi ise savcılık ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Cinayetle ilgili kamuoyunun tepkisi sürüyor.

İzmir’de sahne alan müzisyenler, Onur Şener cinayetiyle ilgili 35 Punto’ya konuştu

Umut Kaya: "Toplumun her kesiminde artan şiddet ne yazık ki tek amacı bizi mutlu etmek, duygularımıza tercüman olmak ve bu zor mesleğiyle ekmek parasını kazanmak olan müzik emekçilerine kadar etki etmeye başladı. Onur Şener cinayeti bize gösteriyor ki etrafımız mutlu olmayı haketmeyen, medeniyetten, saygıdan, sevgiden haberi bile olmayan, toplumun içine tehlikeli bir virüs gibi sirayet edip bizi insan yapan her şeyi yerle bir etmeye çalışan vahşilerle dolu! Bu yaratıklara en büyük ceza neyse o verilmeli, ki bir daha güneşi bile göremesinler!"

Serhat Doğan: “Ah Yeşim ah, söylenecek çok şey var da işte insanın boğazı düğümleniyor. Duygular bir yana kendimi klinik değerlendirme yapmaya ehil görsem ilk söyleyeceğim toplumsal ve resmî eğitimde ‘kamusal alan ve sınır tanımları’ öğretisinin hemen hemen hiç yer almamasının bütün bu dertlerimizin baş nedeni olduğudur. Kurumsal din referanslı ahlak anlayışının tek başına bugünün sosyal gerçekliklerinde kifayetsiz hatta çoğu zaman yanlış yönlendirici olduğunu artık anlamak şarttır. İnsan küçük yaştan itibaren kendisinin ve toplumun nerede olduğunu net kavrayacak birey-toplum algısı ile yetişmelidir. Bu olmayınca sonuç budur. Cehaletin eli uzun, vicdanı kısadır. Korkarım daha çok canımız yanacak. Biliyorum aslında müzisyen olarak fikrimi soruyorsun ama o tarafım sadece kahroluyor ve küfrediyor Yeşim. Hele o güzel çocuğuyla görüntülerine baktıkça… En son Hrant’ın gazete fotoğrafından bana bakan ayakkabı tabanlarından bu kadar utanmıştım kardeşim…”

Yiğit Vatansever: “Çok üzgünüm. Yıllardır bilinçli bir şekilde toplumun ayrışmasına, birbirine nefret beslemesine çanak tutuldu bu ülkede. Yozlaşmada, çürümede hat hudut tanımadık. Şimdi bir de tek derdi müzik yapıp geçimini sağlamak olan bir sanatçıyı katletti bu toplumun içindeki ruhu çürümüş lanetli yaratıklar. Çok üzgünüm. Çok da konuşmak istemiyorum. Çok üzüldük. Hepimizin başına gelebilirdi.”

Serkan Yıldız: “Duygu düşünce diye bir şey bırakmadılar ki... Artık üretmekten çekinir hale geldik. Dayatma şekli ile her şeyin yürüdüğü bir toplumuz artık. Bu şimdiye kadar duyduğunuz nadir vakalardan biri. Yıllardır başımıza gelen olayların sonu gelmiyor bu olay ne ilk ne de son. Bu gece başımıza gelmez diye bir şey yok. Her an her gece bununla yaşıyoruz, güvencemiz yok, güvenliğimiz hiç yok. Kapıdaki adamın cebine para, garsona para, en pahalı içkiyi de açtırdın mı mekanın direkt sahibi oluyorsunuz. Hele bir de makam sahibiysen… Cinayeti işleyenler ne olacak hiç boşu boşuna düşünmemize gerek yok. Ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşacaklar. Ufacık bir ceza verilir gibi hava yaratılacak hoop sonra dışarda. Allah geride kalanlarına sabır versin, mekanı cennet olsun, demekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Tekrar tekrar söylemek istiyorum; bir müzisyeni, sanat icra ettiği için dinlemeye gidersiniz. Elbette sevdiğin şarkıları duymak istersin ama bu istekleri müzisyen bilmek zorunda değil, bu şarkıları çalmak zorunda değil. Her bir müzisyenin, her bir grubun tarzı ve müzik anlayışı vardır buna saygı duymak zorundasınız, saygı yoksa lütfen uzaklaşın.”

Berk Kadir Alkan: “Onur Şener cinayetini 3 kişi işlemedi. Müzisyenleri ve sanatçıları; kendi gibi düşünmedikleri için ötekileştiren herkes işledi. Pandemide herkesten fazla kahır çeken insanlara; pandemi sonrası dahi sadece keyifleri istediği için saat kısıtlaması zulmünü yapanlar işledi. Kayıt dışı ekonomi olarak görüldüğümüz için ne bir sosyal güvencemiz ne de şu anda gördüğümüz gibi bir güvenlik önlemimiz var bizim için alınan... Biz de birilerinin babası, abisi, kardeşi, evladıyız. Bizi de seven sayan insanlar var. Ve hayatımız bizden istenen bir şarkıdan çok çok daha önemli. Tekrar ediyorum! Şahıslara takılmamalı. Ülkede; okumuş, kültürlü, yetenekli, çağdaş insana olan alerji öldürdü Onur Şener’i. O’nun gibi gözükemediği, O’nun gibi yaşayamayacağı için, içinde bulunduğu kompleks bir şarkı bahanesiyle patlak verdi ve aramızdan örgütlü bir şekilde çekip aldılar. Korkuyorum. Ülkemde olduğum insan olmaktan korkuyorum. Bir ideolojinin peşinden koşmadığım için, güçlünün yanında durmadığım için korkuyorum. Tek söyleyebileceğim bu. En kötüsü de adalete olan inançsızlığım. Bu 3 cani yaratığın en az müebbet, en makul olarak da ağırlaştırılmış müebbet almayacağına dair içimdeki his. Bu çok üzücü. Ardında bıraktığı kızı ve eşi adına tek dileğim adaletin sağlanmasıdır.”

Övünç Aslan: “Onur Şener arkadaşımızın vahşice kimliği bilinen kişiler tarafından katledilmesi çok acı. Biz toplumda bir bireyin başına bir şey geliyorsa tüm toplum kendi başına gelmiş gibi düşünmeli. Ve hatta düşünmek zorunda. Acilen ülkemize kanser gibi yayılan bu yozlaşmayı temizlemek zorundayız. Ve bu vahşeti asla unutmamamız gerekiyor. Kimler tarafından yapıldığını biliyoruz.”

Deniz Perhan: “Haberi dün akşam aldığımda çok üzüldüm, kanım dondu. Öncelikle Onur’un ailesine ve yakınlarına sabır diliyorum. Bu ülkede yaptığınız iş ne olursa olsun ekmeğinizi kazanırken ölebilirsiniz. Doktor da olabilirsiniz inşaat işçisi de müzisyen de. Bu ülkenin tüm vatandaşları olarak bir çıkmaza sokulduk. Bu çıkmazdan kurtulmak istiyorsak sesimizi yükseltmeli, örgütlenmeli ve bu kötülüğe karşı yan yana durmalıyız. Katillerden ve onlara her istediğini yapabilme gücünü veren otoriteden hesap sormak zorundayız. Bu boynuzumun ve Onur’a olan borcumuz.”

Uğur Koroğlu: "Müzisyenlik bir meslek değil yaşam biçimidir. Müzisyen, hiçbir yaşam güvencesi ya da iş garantisi olmadan, müziğini, duygularını ve hislerini sahneye yansıtmayı seçmiş ve bunun için de eğlence mekanlarını bir sesleniş aracı olarak kullanmaktadır. Dinleyiciler, müzisyenin müziğini seviyorsa gidip dinler ya da dinlemez ama müdahale etme hakkına sahip değildir. Ülkemizde maalesef sanata verilen değer her gün bir kademe daha aşağı düşüyor. Çok üzücü. Sözün bittiği yer burası."

Haber: Yeşim Yavuzer